21 Ekim 2013 Pazartesi

İYİ Kİ DOĞMUŞ



Bugün Berrin'in doğumgünü,bencilce onun varlığının bana ne kadar büyük bir hediye olduğunu düşünüyorum.Güzel bir şey, insanın  kız kardeşi olması hele bizim gibi anne figürünü erken kaybetmiş insanlar için.....

Ben doğduğumda ''geldiği gibi gider''diyerek günlerce bekleyen sonra mecburiyetten varlığımı kabul eden ve bu gerçeği de her fırsatta bana hatırlatan benim sevgili ablam.

O benim her zaman şaşkınlıkla seyrettiğim,hayatımın her döneminde yakalamak için çaba sarf ettiğim idolüm......


Abimle yaptıklarımızı gözümüze bakarak anlayan ve hemen anneme ispiyonlayan  bu yüzden de annemin gözbebeği kızı şimdi de benim gözbebeğim ablam iyi ki doğdun ...




19 Eylül 2013 Perşembe

HAVA CİVA MİLANO



Bu yazıya herhangi bir başlığı yakıştıramadım ama fotoğraflar Milano'dan.Geçen haftasonu tam anlamıyla yorgunluktan bittiğim bir cuma günü ertesinde sabah beşte kalkarak yollara koyuldum.

Her zamanki gibi valiz hazırlığımı son dakikaya bırakarak kendimi şaşırtmamayı yine becerebildim.Okunmak için kitap almayı unutan ben tekrar eve gelerek aceleyle elime ilk geçen kitabı çantama atmışım kitap yaklaşık çok kilo ağırlığında ve ben o kitabı otelde bırakmayı unuttuğum için bütün gün sırtımda taşıdım.



İstanbul'dan işi için gelen arkadaşımla aylar öncesinden haftasonu için yapılan gezelim tozalım planını uygulamak için buluştuk.Tozamasakda gezme kısmını yapabildik.

İtalya benim her zaman en sevdiğim varış noktası oluyor;mutlu oluyorum İtalya'da.....Buna bir sebep aramıyorum olduğu gibi kabul ediyorum.

Benim fotoğrafla ne kadar haşırneşir olduğumu bilen arkadaşım ''neden fotoğraf çekmiyorsun''dedi.Yalandan telefonla bir iki fotoğraf çektim ...güldü.


Sonra kendi kendime açıkladım durumumu; gezilerde ne yapacağımı benim o anki modum belirliyor.Geziye çıkmadan önce soruyorum kendime ben ne istiyorum;bazen canım sadece yaşamak istiyor o zaman yürüyorum, oturuyorum izliyorum...Bazen benim fotoğrafım gelmiş diyorum,yükleniyorum ağır makinamı,lenslerimi ...sadece çekiyorum.

Bu gezide de sadece yaşayasım varmış ....meydanlarda cafelerde oturup durasım ,parklarda sokaklarda yürüyesim varmış.

Yavaş yavaş kendim için yaşamayı öğreniyorum.Orayada gittim,burayıda gördüm ,şunu bunu yaptım ruh hali beni terk ediyor.

Tabi bunu sonucu olarak benim gezi yazıları biraz hava civa ölçüsünde.

1 Eylül 2013 Pazar

GSTAAD



Gstaad'da neresi derseniz,İsviçre'nin Alman kantonunda ünlü bir kayak merkezi.Bu kadar ünlü olmasının sebebi ''yüksek sosyetenin''kayak için burayı tercih etmesiymiş...



İsviçre'de bulunan birçok kasaba gibi  bu kasabada kendini pazarlamasını çok iyi beceriyor.Heryer çiçek,yürürken kahve kokusu hiç eksik olmuyor,çok temiz.......


Mağazalarda gelen müşteri profiliden dolayı ;Hermes,Prada,Louis Vuitton......






24 Ağustos 2013 Cumartesi

SİDEWALK ARTİST FESTİVAL2



Festivalin ikinci gününde,ne yazık ki Vevey'de hava çok yağmurluydu.Öğleden sonra havanın biraz açılmasıyla insanlar sokakları doldurdu.











23 Ağustos 2013 Cuma

SİDEWALK ARTİST FESTİVAL 1



Kışın sıkıcılıkta rakip tanımayan Kanton Vaud yazın hemen hemen her hafta bir festivale ev sahipliği yapıyor.Bu hafta sonu sokak sanatçılarının haftası ,ben biraz geç gidebildiğim için gösterilerin sonlarını yakalayabildim.





Eski Vevey ve göl kenarında bir çok sanatçı gösteri yapıyordu.Ben yanıma para almadığım için biraz bedavadan seyrettim yarın telafi ederim.Üç gün içerisinde 200 gösteri olacak .

                             


Normal günlerde tenha denilebilecek kadar az insan olan sokaklar festival dolayısıyla kalabalıklaşmıştı.Böyle günlerde tadına doyulmuyor İsviçre'nin.








21 Ağustos 2013 Çarşamba

LAUSANNE



Aslında bugün çocuklarla Lausanne'daydık.Ben hem fotoğraf çekerim hem de çocuklarla eğleniriz diye düşünmüştüm.Çocuklarla eğlence kısmı tamamdı ama fotoğraf çekmedim.Ben hobilerimle uğraşırken kesinlikle yanlızlığı seven bir garip insanoğluyum.

Ama hava muhteşemdi , kışlıklar kıyafetler vitrinlerdeydi.Kış renklerine bayıldım.

Yaso'yla oturup kahve içtik,o benim en iyi arkadaşım oldu büyüdükçe.Tadını çıkarmak lazım üniversiteye üç yıl kaldı ,belli mi olur belki benim yanımda olmaz.

Ayakkabım parçalandı bu arada,İstanbul'dan kızımın doğumgünü hediyesi diye aldığı.....Sinirlendim aslında el yapımı diyerek bence fahiş fiyatlara sattıkları maldan beklentim yüksek oluyor.

Lausanne fotoğrafları başka bir güne,başka bir yazıya kaldı.










19 Ağustos 2013 Pazartesi

İSTNBL

Sabah sabah İsstanbul okuduğun çoğunluk haberde varsa bugün İstanbul günü olmalı diyerek,güne İstanbul botlarıyla başlamalı




17 Ağustos 2013 Cumartesi

GRUYERES



Bugün Türkiye'den gelen arkadaşlarımızla tekrar Gruyeres'e gittik.Turistlik özelliklerini anlatmayayım heryerde yazıyor zaten.Bu tür turistlik mekanlarda kendini turist gibi hissedememek adlandırılması zor bir duygu.

Bir kaç fotoğraf;



25 Şubat 2013 Pazartesi

MUTLULUK PROJESİ



Kaç yıl önceydi hatırlayamadım ama çok çok zaman önce değildi.Berin (http://bulut2009.blogspot.ch)bana bu kitaptan bahsetti''bak oku çok iyi gelecek ''dedi.

Kitabı okumaya başladığımda kendimle ilgili sıkıntılarıma ilaç olacağını hissettim.Yanılmamışım sonrasında Ankara'da Çiğdem'in(http://cheetos-cheetos.blogspot.ch)öncülüğünde Mutluluk Projesi Grubu oluştu.Onlar toplantılarını yaptılar ama ben sadece mail grubundan takip edebilmiştim.

Benim gib;biraz ihmallikten,çokça tembellikten,az biraz umursamazlıktan.....yapılması o an için elzem olmayan işlerime deneyimli bir devlet memur gibi ''bugün git yarın gel''muamelesi yapıyorum.

Sonra günlük hayat akışı içerisinde uzunca bir süre aklıma gelmiyor ta ki;

Kaybolan Türk telefon hattımın kartını aramaya Türkiye'ye gideceğimin bir gün öncesinde aramaya başlayıp,bulamayıp Türkiye'den yeni bir geçici telefon kartı almak zorunda kalana kadar.

İstanbul'a gittiğimde kredi kartımın adres değişikliğni ötelediğm için kredi kartımın elime ulaşmadığı mailini alıp buradan bankayı arayıp adres değişikliği yapmak angaryasını yaşayana kadar.

Daha uzayıp giden ötelenmiş ve yapılamamış işler listem bana tekrar, mutluluk proje çizelgesi yapmam gerekliliğni hissettirdi.

Zaman zaman yaşadığım hayatın mutluluğunu arttırmak için kendime''Andon silkelen ve kendine gel''hatırlatması yapmam gerekiyor,şimdi silkelenme ve rahatlama dönemi başlasın.

Yapmadığım için arkamdan yürüyen işlerimi bitirip offffff yaşasın demek istiyorum.






18 Şubat 2013 Pazartesi

KİTAP






Son istanbul ziyaretimde  alabildğim bir kaç kitaptan biri Zülfü Liavneli'nin Sevdalım Hayat romanı. Zülfü Livaneli ''öncelikle benim ama bir anlamda hepimizin hayatına dair bir anlatı ''diyor kitabında. 

Boğaziçi'nin Avrupa ya da Asya kıyısında durup baktığınızda ,denize değecek kadar yakın , sürü halinde , çok hızlı uçan kuşlar görürsünüz.Bunlara ''yelkovan kuşları''denir ,cümlesini okuyunca benim aklıma hemen

Gün olur alır başımı giderim denizden yeni çıkmış ağların kokusunda
şu ada senin bu ada benim yelkovan kuşlarının peşi sıra

Babaannesi bir gün herkesin içinde ona ''bu benim yavrum keçidir ! Öteki çocuklar koyundur , onların büyük kuyrukları her türlü kabahatlerini örter ama bu benimki kapatamaz ; dağ keçisi gibi yapayanlız kalır''dediğini anlatıyor .Ne çok dağ keçileri var etrafımızda....

Ama yanlız da olsa ''SEVDALIM HAYAT''.

''Onu tiyatronun önünde bekleyen otomobile götürdüm . Dışarıda buz gibi , insanın içini kesen bir New York ayazı vardı . Otomobile binmeden önce tekrar boynuma sarıldı . ''Beni bu yaz kayseriye götür yine !''dedi.Ona değen yanağımın ıslandığını hissettim. Anadolu'nun büyük çınarı , koca Elia Kazan ağlıyor muydu?......


Kitapta bu şekilde alıntı yapabileceğim çok paragraf var etkileyici . Ama beni en çok bölümlerin başlarına eklediği , hepsini neredeyse ezbere bildiğim şarkı sözleri etkiledi .


Bir şafaktan bir şafağa
bir akşamdan bir akşama
merhaba demeden daha
bu gitmeler gitmek değil
eğil salkım söğüt eğil
bu benimki sevda degil

Ben kitaptan sevdiğim bir kaç küçük alıntı yaptım . Hep o, bildiğimiz kesimin kelimeleri kullanmadaki becerisine bir kez daha hayran kaldım . Bizden olduğu (Türk) için gururlandım. Bu kadar güzel sözler yazdığı ve besteler yaptığı için kendisine minnet duydum . Sonrada düşündüm kitapta özellikle son baskıda yapılan eklemeler üzeine; bizim bu içimize işlemiş ; hayata , kişilere karşı hırçınlığımızın sebebi ne olabilir? Başbakanımız hırçın . bakanlarımız hırçın , halk hırçın , sanaçtı hakeza...... Neden?






16 Şubat 2013 Cumartesi

EVIAN



Bugün en sonunda aşşağı yukarı bir saat uzaklıktaki Fransız kasabı Evian'a gitme zamanıymış.Yol benim İsviçre'nin sevmediğim yanlarından birinin pastoral bir gösterisi şeklinde ;çok yanlız çok ıssız ...

İsviçre'nin bu kilometrelerce süren yanlızlığı bana Yalvaç Vural'ın yazdığı,Feridun Oral'ın resimlediği ''korkuluğun kalbi ''kitabını düşündürüyor ; Göç edemediği için kışı korkuluğun kalbinin üzerinde ki cepte geçiren sığırcık kuşu ,korkuluğa kalbinin yanlızlığını unutturur.İsviçre'nin  kalbinin de bir kuşa ihtiyacı var .





Fransa topraklarında ki kasabalarda da durum değişmedi.Artık kimsenin hatırlayamayacağı kadar önce bir zamanda kalmış ,günümüze gelememişliğin elle tutulan hüznü...


Sonunda Evian;göreceli çok daha iyi ,en azından sokata insanların görülebildiği ufak kasaba.

Güzel yemek,güzel kahve,süprizli mağazalar....







8 Şubat 2013 Cuma

KISA KISA..




Bu akşam bloglara göz gezdirirken kendi bloğumu ne kadar özlediğimi fark ettim . Hadi bir yazı yazayım dedim , sonra yazı kaydı , resim yana kaçtı işleriyle uğraşsam mı dedim ......

İsviçre'de değişen vücudumun bioritmi bu saate kadar ayakta kalmaya izin vermiyor aslında ama bu akşam Devrim'i bekliyorum ; yani zaten uyuyamayacağım .

Burada yaşamaya başlayalı nerdeyse yedi ay oldu ''nasıl geçti anlayamadım '' diye adlandırılan zaman dilimi tanımlaması tam bu yedi ay için geçerli . İstanbul'dan sonra bu küçük İsviçre kasabasında zamanın bu kadar çabuk geçmesi şaşırtıcı ; demek ki zaman ülkelere göre değil kişilere  göre akıyor . Benim zamanım hızlı akıyor , daha nefesimi derin derin içime çekip yavaşça vermeyi öğrenememişim . Şikayet değil sadece durum tespiti . 

Her şeyi ...bir çok şeyi yeni baştan öğrenmek ne kadar zorluyor beni  zaman zaman , değişikliğe varım ama neredeyse sil baştan yaşamaya başlamak bana bile fazla geldi . Bazen soruyorlar İstanbul'u özledin mi ya da neleri özledin diye , ben birçok şeyi özlüyor olabilirim ama adaptasyon sürecinde durup ben neleri özlüyorum diye düşünmeye fırsatım olmadı daha çok şükür . 

Kendi kendime söz verdim yaşadığım yerleri birbirine kırdırmayacağım . Ankara'da yaşadım çok çok severek , İstanbul'da yaşadım severek ve şimdi İsviçre'nin bu küçük kasabasında yaşamayı severek devam hayata . Yaşamayı sevince ; mekan zaten yaşamın içinde .

Her sabah evin kapısını açtığımda bülbül ya da onun gibi öten bir kuş kulaklarıma bayram ettiriyor  şükür ediyorum , sonra arabamın donan kapıları açılmıyor söyleniyorum soğuk havaya , okulda karşılaştığım velilerle bazen kırk yıllık dostmuşuz gibiyiz bazen gözgöze gelip selamlaşmıyoruz ; keyfimize göre . 

İnsan yaş aldıkça bilgilenen ama garipleşen bir varlık . Öğrendiğimiz bilgilerin hayatı bizim için kolaylaştırması gerektiğini düşünüyoruz ama realitede tam tersi oluyor ; biz üç büyük herşey için debelenirken beş yaşında ki Sarp ben İsviçreliyim diyor . Bir de'' ben İsviçre'nin kralı olmak istiyorum'' dedi , ne demekse:)

Ama Genevre'de yaşayan bloger arkadaşımın dediği gibi ''iyiye alışmak her zaman kolay olur''