27 Ağustos 2011 Cumartesi

BETÜL İÇİN YAZ BİTMİŞTİR

Son iki gündür esen serin rüzgarlar , içimi mutlulukla doldurmaya yetti . Biliyorum aslında bunun bir aldatmaca olduğunu . Her yaz bitimine yakın ben bu tuzağa bile bile düşüyorum . İlk önce kısa süreliğine beni kandıran serinlik , sonra vücudumun her hücresini kurutan güneşin engellenemez okları .

İstanbul'a yakışan bir ayak oyunu ; kış havası göster , yaz havasıyla vur . Herhalde bende de biraz adaptasyon sorunu var. ''Kış geldiyse geldi'' notunu beynime düştükten sonra , ''yazdan kalma günler''
haberleri beni çok mutsuz ediyor . Ben '' hava çok güzel haydi sahile ,caddeye inip kalabalıkta
sıkışalım , itişelim''aktivitelerini bir türlü sevemiyorum.

Aslında bütün bunların sebebi ; benim sıcaklamayı sevmemem . İlkokula giderken üşümeyi sevdiğimi,
farkettim . Sıcak benim enerjimi çalıyor , beynimi durduruyor . Ne yapayım elimde değil . Devrim'de tropik  iklim  seviyor .   Mutluluk sıcaklıklarımız farklı.

Neyse aslında , bunları lüzumsuz . Bu yazın keyfini fazlasıyla çıkaran Sarp bebek ve ağzının üstündeki siyah lekeden dolayı ''Hitler'' adını uygun gördüğüm , Sarp'ın da ''titler'' diye bağırıp sürekli terlik fırlattığı köy kedimiz için mutsuzluk verici olsada buralarda yaz biiyor.

       
İnsanı dondurmayan ama üşüten ,  hafif hafif iliklerine işleyen bir rüzgar esiyor ,. dallardaki kuru yapraklarla beraber çiçekleride düşürüyor .  Gökyüzünde gri bulutlar dolaşıyor.

                                       

Köylüler böğürtlen toplayıp getirdiler . Gülmeyin bana ama reçelini yaptım , nar reçeli fiyaskosundan sonra kırılan gururumu düzeltti , mutlu oldum.

 

Yakın zamanda gelecek olan yalancı bahara kadar , keyfim yerinde .