İstanbul'a yakışan bir ayak oyunu ; kış havası göster , yaz havasıyla vur . Herhalde bende de biraz adaptasyon sorunu var. ''Kış geldiyse geldi'' notunu beynime düştükten sonra , ''yazdan kalma günler''
haberleri beni çok mutsuz ediyor . Ben '' hava çok güzel haydi sahile ,caddeye inip kalabalıktasıkışalım , itişelim''aktivitelerini bir türlü sevemiyorum.
Aslında bütün bunların sebebi ; benim sıcaklamayı sevmemem . İlkokula giderken üşümeyi sevdiğimi,
farkettim . Sıcak benim enerjimi çalıyor , beynimi durduruyor . Ne yapayım elimde değil . Devrim'de tropik iklim seviyor . Mutluluk sıcaklıklarımız farklı.
Neyse aslında , bunları lüzumsuz . Bu yazın keyfini fazlasıyla çıkaran Sarp bebek ve ağzının üstündeki siyah lekeden dolayı ''Hitler'' adını uygun gördüğüm , Sarp'ın da ''titler'' diye bağırıp sürekli terlik fırlattığı köy kedimiz için mutsuzluk verici olsada buralarda yaz biiyor.
İnsanı dondurmayan ama üşüten , hafif hafif iliklerine işleyen bir rüzgar esiyor ,. dallardaki kuru yapraklarla beraber çiçekleride düşürüyor . Gökyüzünde gri bulutlar dolaşıyor.
Köylüler böğürtlen toplayıp getirdiler . Gülmeyin bana ama reçelini yaptım , nar reçeli fiyaskosundan sonra kırılan gururumu düzeltti , mutlu oldum.
Yakın zamanda gelecek olan yalancı bahara kadar , keyfim yerinde .