''Don Kişot'u bilirsiniz , hani şu ince-uzun , sakallı , şövalye romanları okuya okuya sonunda şövalye olmaya özenen roman karekteri . Dulcinea del Toboso'ya aşıktır , kendi gibi zayıf , çelimsiz Rocinante adlı bir atı vardır . Seyisi- yardımcısı- dostuSanço Panza ile atışır sık sık .İşte yeldeğirmenlerine savaş açan bu aşık , yaşlı , şövalye , Miguel de Cervantes Saavedra'nın yazdığı bu romanın başkahramanıdır .''
Üstteki paragrafı , YKY yayınlarının , Reşat Nuri Güntekin çevirisiyle yayınladığı Don Kişot adlı kitabın&n tanıtımından birebir kopyaladım .
Bu kitabı bulduğumda çok mutlu olmuştum , ne zaman okuduğumu unuttuğum bu romanı Reşat Nuri Güntekin çevirisi ve Gustava Dore 'nin gravürleri eşliğinde tekrar okumak çok keyifli oldu .
Bu fotoğrafta ki resim benim çok sevdiğim bir Türk ressamının desen çalışması , yaklaşık onbeş yıldır benimle hala baktığımda yüzümü gülümsetiyor .
Nedir bu kadar sevdiren Don Kişot'u bana , hangi özelliği , özellikleri.....
Kendi akrabalarımdan biri böyle şeyler yapsa , ona çok sinirlenirdim herhalde . '' bu da yaşlandı bunadı artık ''derdik , ama ona karşı çok hoşgörülüyüm hatta onu durdurmaya çalışanlara sinirleniyorum .Bu ne ikiyüzlülük benimkisi...
Bu bir broş , Nerin Dugan tarafından yapılmış ben çok seviyorum bunu .
Merak ediyorum ; Cervantes ,'' roman türünün başlangıcı olduğu'' söylenen Don Kişot'u yazarken yüzyıllar sonra Türkiye'den bir ressam benim kahramanımın resmini yapacak , bir Türk kadınıda bunu alacak evinin baş köşesine koyacak diye düşünmüşmüdür .